Uzman Analizleri

Uzun Vade Yatırımda Psikolojinin Önemi – 2. Bölüm

Uzun Vade Yatırımda Psikolojinin Önemi – 2. Bölüm
Google News Icon Takip Et

Merhaba sevgili Midaslılar!

Geçtiğimiz yazıda uzun vadeli yatırımda psikolojinin önemine giriş yapmıştık. Özellikle hisse senedi ve kripto piyasasının çok oynak olabileceğinden ve bu oynaklık içerisinde yaşanacak duygusal gelgitlerin yatırımlarımıza zarar verebileceğinden bahsettik. Piyasanın döngülerden ibaret olduğunu ve işlem yaparken duygusal davranmak yerine mümkün olduğunca rasyonel hareket etmenin gerekliliğine vurgu yaptık. Ayrıca kendi finansal özgürlük yolculuğumdan da örnekler vererek bazı tavsiyelerde bulunmuştum. Bu yazıda konuyu biraz daha açarak tavsiyelerime devam etmek istiyorum. Öyleyse başlayalım.

  • Uzun vadeli bir yatırımcı olarak portföy dönüşüm oranını minimumda tutmaya çalışın.

Eğer bir hisse senedini alma sebebiniz değişmediyse sırf fiyatı yükselmiyor diye satmak yapılabilecek en büyük hatalardan biridir. Bunu zaman zaman ben de yaşıyorum. Diğer hisseler yükselirken sizin hisseniz yerinde sayıyorsa FOMO (Fear of Missing Out) psikolojisi ile, giden trene atlamak isteyebilirsiniz. Bu bazen işe yarar, çoğu zaman ise size komisyon harcatmaktan ve yatırımcı olarak stratejinizi bozmaktan başka bir işe yaramaz. Eğer hisseyi alım sebebinizi birkaç cümleyle açıklayamıyorsanız muhtemelen çok araştırmadan aldınız ve pozisyonda rahat değilsiniz demektir. 

Bir şirketi eğer pozisyon almadan araştıramıyorsanız öncelikle ufak bir alım yapın ve daha sonra mutlaka araştırın. Bu, çoğunlukla işe yarayan bir yöntemdir. Yapılan araştırmalarda yatırımcıların portföylerinde bulunan şirketlere karşı daha ilgili oldukları, diğerlerini ise üstünkörü inceledikleri tespit edilmiş. Fakat burada olumlama yanılgısına da düşmemek gerekiyor. Yine yapılan araştırmalarda yatırımcıların pozisyonu bulunan şirketler hakkında getirisinden bağımsız olarak daha olumlu görüş bildirdikleri tespit edilmiş. Burada önceki yazıda da belirttiğimiz üzere duygulardan arındırılmış objektif bir araştırma süreci büyük önem taşıyor.

  • Portföyü herhangi bir nedenle bozarak bileşik getirinin işini yapmasına engel olmayın!

Hisse senetleri diğer yatırım araçlarının aksine yüksek riskli ve düzensiz getiriye sahip varlıklardır. Bu nedenle bir hissenin ne zaman fiyatının artacağını öngöremezsiniz. Alırsınız, yıllarca sabit fiyatta kalıp sonrasında 1 ay içinde hedef fiyatınıza gelebilir. Ya da tam tersi, aldıktan hemen sonra yükselişe geçer ve yeteri kadar alamadığınız için pişmanlık duyarsınız. Bu nedenle kısa vadede ihtiyaç duyacağınız parayla yatırım yapmamak en doğrusudur. Bu kısa vade kavramı kişiden kişiye değişiklik gösterebilir fakat benim tavsiyem her zaman kenarda sizi idare edebilecek 3-4 aylık maaşınız kadar para tutmak, sizi finansal açıdan zor durumlara düşmekten koruyabilir. Burada Warren Buffett’ın şu iki önemli kuralını hatırlamak gerekiyor:

Kural 1: Asla para kaybetme!

Kural 2 Asla birinci kuralı unutma!

Yatırım sürecinde herhangi bir nedenle (piyasa zamanlaması yapmak ya da borsa dışı bir varlık alımı) portföyü bozmak, uzun vadede bileşik getirisini asla öngöremeyeceğiniz hasarlara yol açabilir. Bu nedenle başlangıçtaki stratejiye uygun hareket etmek, varlık dağılımlarını dengeli tutmak, bir miktar nakit bulundurmak ve portföyü çeşitlendirmek hem volatiliteyi azaltacak hem de kafanızı yastığa daha rahat koymanızı sağlayacaktır.

  • Kârlı pozisyonlarınızı kapatmakta acele etmeyin, çiçekleri koparıp dikenleri sulayanlardan olmayın.

Bu, yakın zamana kadar benim de çözemediğim ve her seferinde tekrar tekrar yaptığım hatalardan biriydi. Yapılan araştırmalara göre yatırımcılar genellikle zararda oldukları pozisyonları tutma ve kârda olanları satma eğilimindedir. Eldeki bir kuş daldaki iki kuştan daha değerlidir söylemine uygun olarak kârlı hisselerden kârımı alayım bakış açısı sizi çok büyük kazançlardan mahrum bırakır. Ünlü yatırımcılar Warren Buffett, Peter Lynch ve Philip Fisher en büyük kârlarını uzun süre satmayıp elinde tuttukları hisselerden elde etmişlerdir. Sahip olduğunuz hisseler geçici süreyle sizin düşündüğünüz hedef fiyatın üzerine çıkabilir. Böyle durumlarda tekrar tekrar pozisyonunuzu gözden geçirerek kaçırdığınız bir durum var mı kontrol etmelisiniz. Eğer gelecekteki hedefiniz çok büyükse, kısa zamanda elde ettiğiniz 2-3 katlık kazançlar size pozisyonu kapattırmamalıdır. Bu bölümü Philip Fisher’ın şu sözüyle kapatmak istiyorum:

“Cazip bir hisse senedinin kısa vadeli fiyat hareketlerini tahmin etmek o kadar zordur ki bu hissenin satılıp daha sonra düşük fiyattan geri alındığı nadir anlarda elde edilen kârlar, yanlış zamanlama ile kaybedilen kârların yanında önemsiz kalır.”

  • Düşük maliyet yanılgısı ile iyi bir hisse senedine ekleme yapmaktan çekinmeyin!

Bu, özellikle hisse senedi yatırımına yeni başlayanlar tarafından yapılan bir hata olarak göze çarpmaktadır. Aylık alımlar yapan ve portföyü nispeten küçük olan yatırımcı, yükselen hisselerine ekleme yapmaktan çekinmekte ve zararda olan pozisyonlarını artırma eğilimindedir. Bir hissenin maliyeti yatırımcı için tamamen önemsiz olmalı, önemli olan o pozisyondan elde edeceğiniz toplam kâr miktarı ve portföy büyüklüğü olmalıdır. Düşük maliyetli az miktarda hisse yerine kâra odaklanmak daha önemlidir. Bu nedenle eğer bir hissenin çok ucuz olduğuna kanaat getirdiyseniz portföy stratejinize uygun miktarın maksimum oranında alım yapmak önemlidir.

Örneğin bir şirketin ederini 100 TL olarak belirlediniz ve hisse fiyatı şu anda 25 TL. Bu durumda eğer elinizde nakit varsa bu şirketi düzenli almak yerine toplu alım yaparak mümkün olduğunca çok hisse toplamak birkaç farklı hisseden az miktarda almaktan daha kârlı olacaktır. Pek tabii ki bu hissenin fiyatı 20 TL’ye düşebilir. Bu durumda analizinize güveniyorsanız sabırlı davranmalı ve piyasanın şirketin ederini fark etmesini beklemelisiniz.

  • Aracı kurum analizlerini okuyun fakat her zaman son kararı kendi analizinizi yaparak verin.

Bireysel hisse senedi yatırımına ilk başladığımda analistlerin tahminlerine, fiyat hedeflerine ve tavsiyelerine gereğinden fazla önem verirdim. Hisse senedi alınmalı mı, tutulmalı mı yoksa satılmalı mı? Daha sonra alım kararlarımda bu analistlerden etkilenirdim. Zamanla, analistlerin sizin ve benim gibi ortalama yatırımcılardan daha fazla şey bilmeyebileceğini fark ettim. Bu analistler tavsiyelerini oluşturmak için finansal rakamlar ve araçlar kullanıyorlar. Ancak tüm bu bilgi birikimine rağmen kararlarının yalnızca 50%’sinde haklı çıkıyorlar. Bu yüzden kendi araştırmanızı ve analizinizi yapın. Satın alma kararlarınızı yalnızca bu “uzmanların” görüşlerine dayandırmayın. Ayrıca bu analistlerin çoğu hisse senedine kısa vadeli bakarlar. Eğer benim gibi uzun vadeli bir yatırımcıysanız, fiyat hedeflerini okuyun fakat birebir uygulamayın. Kaliteli hisse senetlerini iskontolu alın ve iskontosu azalsa dahi tutmaya devam edin.

Sonuç

Bu yazıda uzun vadeli yatırımda psikolojinin önemi konusunu detaylı şekilde inceledim ve kendi finansal özgürlük yolculuğumdan da örnekler vererek bazı tavsiyelerde bulunmaya çalıştım. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

Bay Tutumlu

Burada yer alan bilgiler yatırım tavsiyesi içermez. Bilgi için: Midas Sorumluluk Beyanı