Bir portföyde kaç hisse olmalı? Yatırıma başladığımdan beri sürekli olarak kafamı kurcalayan, birçok kitap ve makale okuduğum bu konuda bildiğim ve öğrendiğim hususları bu yazıda anlatmak istiyorum. Son zamanlarda sosyal medyada bu konu oldukça fazla konuşulmaya başlandı. Kimisi herkes için standart bir rakam belirlenebileceğini savunuyor, kimisi 3 hisseyi geçme, kimisi ise 20’nin altına inme diye uyarıyor. Ben bu konuya önce istatistik açısından, ardından yatırımcı psikolojisi açısından yaklaşacağım. Ardından da ünlü ve başarılı yatırımcılar bu konuda neler söylüyor ona bakacağız. Öyleyse başlayalım.
Portföy Matematiği
Öncelikle konuya matematiksel açıdan yaklaşalım. 2018 yılından beri yatırım yapıyorum ve portföyümde tuttuğum hisse sayısı 8 ile 15 arasında değişti. Şu anda da 12 hissem bulunuyor. Bunlardan ağırlık olarak ilk 5 tanesi toplam portföyün %70’ini, geri kalan 7 tanesi ise %30’unu oluşturuyor. Yani hem konsantre hem de çeşitlendirilmiş bir portföye sahip olduğumu söyleyebilirim. Tabii şunu unutmamak gerekiyor. Bu ağırlıklar şu anki piyasa değerlerine göre hesaplanmış durumda. Dolayısıyla belki o hisseleri portföye eklerken daha farklı bir dağılım söz konusu idi. Çoğunlukla hisselerim çok aşırı fiyatlanmadıkça satmadığım, bir başka deyişle kazananların kazanmasına izin verdiğim için bir hisse portföyde kolaylıkla %5’ten %15’e çıkabiliyor.
Şimdi bunu göz ardı edelim ve eşit dağılmış 10 hisseden oluşan bir portföye bakalım. Bu durumda bir hissenin beklenmedik bir şekilde %50 düştüğünü varsayarsak toplam portföye etkisi %5 olacaktır. Hisse sayısını 20’ye çıkardığımızda her hisse %5 pay alacak ve %50’lik bir düşüş, toplam portföyü yalnızca %2,5 etkileyecektir. Hisse sayısı arttıkça toplam etki de azalacak fakat bir noktadan sonra artık anlamlı bir fark yaratmayacaktır. Bu nedenle finansal istatistikçiler portföydeki ideal hisse sayısının 20 civarında olduğunu söyler.
Sektörel Çeşitlendirme
Peki, bu kadar basit mi? Tabii ki hayır! Unutmayın, bu durum her hissenin eşit pay aldığı bir portföyde geçerli. Ayrıca hisse dışında sektörel çeşitlendirme de önemlidir. Bu ne demek? Örneğin portföyünüzde eşit dağılmış 10 hisse olduğunu ve bunların 5 tanesinin bankacılık endeksine dahil olduğunu düşünelim. Bu durumda hisse bazında yeterince çeşitlendirme yapmış olabilirsiniz fakat portföyünüzün %50’si banka… Ani faiz değişiklikleri, değişken enflasyon vs en çok bu sektörü etkilediği için sektörel risklere karşı oldukça savunmasız durumdasınız.
Peki ne yapmalıyız? Portföyü 50 hisseye ve 15-20 sektöre mi çıkaralım? Bu durumda her bir hisse %2 pay alır ve en kötü durumda şirket batsa bile maksimum %2 etkilenirsiniz. Fakat bu durumda da 50 hisseyi takip edebilecek zaman ve enerjiyi nereden bulacaksınız? Her bir şirketin faaliyet verilerini, haberlerini, en kötü ihtimalle 3 aylık faaliyet raporlarını okumanız gerekecek. Bu da ciddi bir zaman harcamanıza neden olacaktır. Günümüzde maaşlı çalışan çok az kişinin böyle bir zaman ayırabileceğini düşünüyorum. Ayrıca bu kadar emek ve çaba gösterildikten sonra beklenen getiri de en azından benchmark veya enflasyonun en az 10 puan üzerinde olmalıdır. Eğer bunu yakalayamıyorsanız geçmişte başarısını ispat etmiş ve dürüst yönetilen hisse senedi fonlarından tercih etmekte fayda var. Bu fonları seçerek bir senelik yönetim ücreti (%2-3) karşılığında endeks üzerinde getiri elde etmek mümkün.
Hisse Senedi Fonları
Peki, hisse senedi yoğun fonlar nasıl seçim yapıyor dersiniz? Bildiğiniz gibi hisse yoğun fonlar portföy oluştururken belli kurallara tabidir. Bunlardan bazıları şu şekilde:
- Portföylerinde minimum %80 oranında hisse bulundurmak zorundadır.
- Bir hissenin portföydeki ağırlığı %10’u geçemez.
Şu anda TEFAS üzerinden son 3 yılda en yüksek getiriye sahip fonları incelediğimizde şunlar karşımıza çıkıyor. Her birinin portföyünde en az 15 tane hisse bulunmakta ve tüzük gereği en büyük pozisyonları %10’u geçemiyor. Fakat yine de bu fonlarda bile yöneticiler güvendiği pozisyonlarda tüzük sınırlarını zorlayarak %10’luk pozlar alabiliyor.
Yukarıdaki tabloya baktığımızda karşımıza şu soru çıkıyor. 20-30 pozisyon aldığınızda daha fazla çeşitlendirme yapmış olur musunuz yoksa sadece getiriyi mi törpülersiniz? Benim fikrime göre ikincisi. Çok başarılı ve yüksek getirili fon yöneticileri bile portföylerinde 20 civarında hisse senedi tutuyor. Hatta pek çoğunun portföyünde ilk 10 hissenin ağırlığı %60 civarında. Dolayısıyla kişisel düşünceme göre çeşitlendirmenin etkisi 10 hisseden sonra azalmaya başlıyor, 20 hisseden sonra ise iyice önemini yitiriyor.
Çok Az Çeşitlendirmenin Sonuçları
Peki, tersi duruma bakalım. Bir portföyü çok az çeşitlendirirsek ne olur? Yetersiz çeşitlendirme ne gibi sorunlara yol açabilir? Bu durumda da yatırımcı psikolojisi devreye giriyor. Çevremizde ve sosyal medyada pek çok kişi aşırı konsantre portföylere sahipler. Bunlar ya duyum/tüyo ile hisse adları öğrenmişler ya da borsaya yatırabilecekleri para kısıtlı olduğu için çeşitlendirmenin mantıksız olduğunu düşünüyorlar.
Ben kişisel olarak ilk grubun büyük oranda kaybetmeye mahkum olduğunu düşünüyorum. Duyumla hisse alan bir kişi yine duyumla satmak zorundadır çünkü şirket hakkında bilgisi yoktur. Dahası duyumu aldığı kişinin portföyünde o hissenin ağırlığı nedir bilme şansı olmadığı için risk algısını da bilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla bu durumda kazanç/kayıp ihtimali %50-%50’dir.
İkinci durumda ise borsaya ayırabileceği kaynağı düşük olan yatırımcı aşırı konsantre bir portföyle yüksek getiri elde etmeye ve parasını katlamaya çalışır. Bu, ne yaptığını çok iyi bilen azınlık bir kesim için mantıklı olabilir fakat çoğunluk yatırımcı için yine kötü bir stratejidir. Çünkü bir şirketi ne kadar iyi tanırsanız tanıyın içeriden öğrenenler (insider) kadar bilgiye sahip olamazsınız. Bu nedenle de tek ya da iki hisse tuttuğunuzda sektörel bir sorun olmasa dahi o şirket özelinde bir sıkıntı yaşandığında endeksin oldukça altında kalabilirsiniz. Dahası bu durum uzun süre devam ettiğinde psikolojik olarak yıpranıp borsaya da küsebilirsiniz.
Ünlü Yatırımcıların Çeşitlendirmeye Olan Bakışları
Yazıyı bitirmeden önce son olarak ünlü ve başarılı yatırımcıların portföylerinde kaç hisse olduğunu ve çeşitlendirmeye olan bakışlarını ele alalım.
Günümüzün en başarılı yatırımcılarından olan Warren Buffett’ın portföyünde 41 adet hisse senedi bulunuyor. İlk bakışta oldukça çeşitlendirilmiş görünse de ilk 5 hisseye baktığımızda toplam portföyün %80’i gibi oldukça yüksek bir oran mevcut. Bu nedenle Buffett konsantre bir portföye sahip diyebiliriz. Fakat burada şunu göz önüne almak gerekiyor: Buffett, %50 ile en büyük paya sahip olduğu Apple hisselerini 2016’da almaya başladı. 2017 yılında portföyünde yalnızca %14’lük paya sahip olan Apple, zamanla hisse fiyatının da artmasıyla portföyün en büyük pozisyonu haline geldi.
Warren Buffett’ın sağ kolu olan ve geçtiğimiz yıl vefat eden Charlie Munger da bir başka konsantre portföy sever olarak öne çıkıyor. Portföyünde yalnıza 4 hisse olan ünlü yatırımcının pozisyonlarından Wells Fargo ve Bank of America toplam portföyünün %85’ini oluşturuyor.
Bir başka başarılı yatırımcı olan Peter Lynch ise tam bir çeşitlendirme aşığıydı. Magellan fonunu yönettiği 1977-1990 yılları arasında ortalama 300-500 arasında hisse senedi vardı. Hatta bir dönem 1400 hisseye kadar çıktığı olmuştu. Fakat kendisi sadece çeşitlendirmiş olmak için çeşitlendirmezdi. Kendi deyimiyle onluk veya yüzlük hisseleri bulmaya çalışırdı.
Son olarak “magic formula” ile ünlenen başarılı yatırımcı Joel Greenblat’a bakalım. Kendisinin portföyünde toplamda 1324 tane hisse senedi bulunsa da ağırlıklı olarak S&P500 ETF’leri, Apple, Microsoft ve Google taşıyor. İlk 10 pozisyonun toplam ağırlığı ise %25.
Sonuç
Bu yazıya “Acaba portföyde olması gereken hisse sayısını net bir şekilde belirleyebilir miyiz?” sorusuyla başladık fakat maalesef bu sorunun tek bir cevabı yok. Kişinin borsaya bakış açısı, finansal okuryazarlık seviyesi ve risk algısıyla farklılık gösteren pek çok rakam öne sürebiliriz. Fakat şunu unutmamak gerekiyor. Çok az çeşitlendirme, gereğinden fazla çeşitlendirmeden her zaman daha fazla risk taşıyor. Özellikle finansal okuryazarlığı zayıf bireylerin aşırı konsantre portföylerden ziyade sektörel ve şirket bazında çeşitlendirilmiş portföylere sahip olmasının daha güvenli olacağını düşünüyorum. Hatta kişinin yeterince zamanı ve bilgisi yoksa yatırım fonlarına yönelmesi en akıllıca seçim olacaktır.
Bunun dışında hisse sayısını çok artırmak, takip yeteneğini de kısıtlamakta. Bu nedenle kişisel olarak minimum 8, maksimum ise 15 hisse olacak şekilde portföyümü rahatça yönetebildiğimi düşünüyorum. Böylece şirketle ilgili haber ve verileri rahatça takip edebiliyorum.
Umarım faydalı bir yazı olmuştur. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!
Bay Tutumlu
Burada yer alan bilgiler yatırım tavsiyesi içermez. Bilgi için: Midas Sorumluluk Beyanı