Piyasayı ve fiyat seviyelerini kontrol edebilmek amacıyla şirketlerin bir araya gelerek tekel oluşturdukları gruba tröst adı verilir. Tröst şirketleri, kaynaklarını birleştirerek ortak hareket eder. İlk defa Amerika Birleşik Devletleri’nde ortaya çıkan bu oluşumlar, yapısı gereği rekabeti engellediği için birçok gelişmiş ülkede anti tröst yasalarla yasaklanmıştır. Karşıt yasalarla söz konusu oluşum engellenmeye çalışılsa da bu grupların günümüzde gizli anlaşmalarla birçok sektörde varlığını sürdürmeye devam ettiğini söylemek mümkündür.
Şirketlerin birleşerek rekabet koşullarını ortadan kaldırmaya yönelik ortak kararlar aldıkları bu oluşum, birden fazla sanayi dalında ve iş kolunda ortaya çıkabilir. Oluşuma dâhil olan şirketler tek bir yönetim çatısı altında birleştiğinden anlaşma gereği bağımsız hareket etmeleri mümkün değildir. Tröst şirketler, hisse senedi bölünmesiyle likiditeyi arttırmaktan ziyade gelişmiş bir tekelcilik anlayışına hâkimdir. Bu da şirketlerin hisselerini tek bir yönetime devretmesi anlamına gelir. Tek elden yönetildikleri için ilgili işletmelerin sermaye yapıları çok güçlü ve kârları da oldukça fazladır.
Tröst Çeşitleri Nelerdir?
Söz konusu oluşumun üç farklı çeşidi bulunur. Bu türler, kavramın oluşum amacına ve şekline göre değişiklik gösterir. İşleyişine göre tröst örnekleri şu şekilde sıralanabilir:
- Füzyon
- Fiyat
- Holding
Pek çok işletmenin tek bir çatı altında toplandığı oluşum çeşidine füzyon adı verilir. Eğer işletmeler sadece piyasa ederleri ve değerleri konusunda ortak hareket ediyorsa bu da fiyat tröstü olarak bilinir. Farklı tüzel kişiliğe sahip işletmelerin mali denetimlerini yürüten işletmeler ise holding türü altında incelenir. Ayrıca ilgili kavram, dikey ve yatay tröst olmak üzere ikiye ayrılır.
Yabancı Yatırımcının İlgisini Çekebilecek Cazip Hisseler
Dikey Tröst ile Yatay Tröst Arasında Ne Fark Vardır?
Oluşumda bulunan şirketlerin amaç ve çıkar tutarlılıklarına göre iki farklı gruba ayırmak mümkündür. Dikey tröst, firmaların birbirini tamamlayan amaçlar ve teşebbüsler paylaştıkları oluşum türü olarak ifade edilir. Yatay tröstte ise amaçlar tıpatıp aynı olabilir veya birbirine çok benzeyebilir. Yatay birleşme olarak da bilinen bu kavram, şirketlerin çıkarlarının paralel ilerlemesi anlamına gelir.
Tröstlerin Faydaları ve Zararları Nelerdir?
İlgili oluşum içerisinde yer alan şirketlerin piyasa üzerinde büyük etkileri bulunur. Piyasada büyük bir rol oynayan tröstlerin hem yararı hem de zararı mevcuttur. Oluşum altında toplanan şirketlerin en büyük faydalarının kendilerine dokunduğu söylenebilir. Bu tekelci grubun çatısı altındaki işletmeler, kaynaklarını birleştirdikleri için kârları ve ekonomik güçleri maksimum seviyeye çıkarılmış olur. Üstelik bu şirketler, elde ettikleri sermaye gücü sayesinde büyük yatırımlar yapabilme fırsatını yakalar. Hatta bu amacı taşıyan şirketler tekeline yatırım tröstleri adı verilir. Söz konusu oluşumun zararları ise şöyle sıralanabilir:
- Piyasaya yeni oyuncuların girmesinin önüne geçerek tüketicilerin seçeneklerini kısıtlar. Bu da pazara yeni ürünlerin gelmesini daha zor hâle getirir.
- Serbest rekabet koşulları çerçevesinde halka arz ve talep orantısına göre fiyat seviyelerinin belirlenmesini engeller. Bu nedenle tüketiciler, tam rekabetin sunacağı fiyat avantajından yararlanamaz.
- Tekelci bir piyasa oluşturarak tüketici mağduriyetlerinin artmasına sebebiyet verilir.
- İşletmeler, finansal güçleri sayesinde siyasi yönetimler üzerinde baskı kurabilme potansiyeli taşır.
Dezavantajı faydasından daha çok olan bu tekelci şirketler, aslında serbest piyasayı ve rekabeti kısıtlama amacı güden oluşumlardır. Bu sınırlamanın önüne geçebilmek ve yaşanabilecek mağduriyetleri engelleyebilmek amacıyla başta ABD olmak üzere birçok ülke, tekelcilik anlayışını ortadan kaldıran çeşitli yasaklar getirmiştir.
Kimler Tröst Şirketleri Kurabilir?
Tröst işletmelerin sunduğu önemli faydalardan biri de gayrimenkul ve taşınabilir malları fazla olan kişilere mülkiyet yönetimi imkânı tanımaktır. Menkul varlığı fazla olan bireyler, söz konusu şirketi kurarak mallarının yönetimini bu firmaya devredebilirler. Bu sayede varlıkların gelecek nesillere aktarılması ve güvenle yönetilebilmesi mümkün hâle gelir. İlgili şirketler, varlık yönetimini mal sahibinin ekonomik çıkarlarına uygun olacak şekilde planlar.