Döviz kurları, özellikle küçük ve açık ekonomilere sahip ülkeler için oldukça önemlidir. Kurların, bir ülkedeki yatırım, dış ticaret, borsa, büyüme ve gayrisafi millî hasıla gibi pek çok ekonomik olgu üzerinde ciddi bir etkisi bulunur. Üstelik döviz kurları ülkelerin uyguladığı para politikaları çerçevesinde araç, hedef ya da gösterge olarak da işlev görür. Bir ülkenin kendi parasını değer bakımından diğer ülkelerin para birimleri ile ne şekilde ilişkilendireceğine dair izlediği strateji kur rejimi (exchange rate regime) olarak adlandırılır.
Sabit kur rejiminde bir ülkenin yerli parasının değeri, merkez bankası ya da ilgili kurullar tarafından yabancı paralarla eşitlenir. Sabit kur bir defa belirlendiğinde sonraki değişime kadar aynı şekilde kalır. Ulusal paranın değeri belirli bir döviz ya da diğer paralardan oluşan bir sepet karşısında sabitlenir.
Bu sistemde paranın değerinin sürdürülmesi merkez bankası tarafından açık ya da dolaylı olarak garanti edilir. Eğer bir ülke sabit kur rejimini benimsemiş ise yerli paranın döviz karşısında değer kaybetmesi devalüasyon olarak adlandırılır. Değer kazanması durumunda ise revalüasyon gerçekleşir.
Sabit kur rejimi, Türkiye’de 1980 yılına dek uygulanmıştır. Ülke ekonomisinin o dönemlerde dış pazara kapalı olduğu bilinmektedir. 1970’lerin sonuna kadar etkisini sürdüren finansal ve ekonomik krizler de piyasaları olumsuz etkilemiştir. Sonraki 10 yıllık dönemde özellikle ekonomi alanında köklü değişiklikler yapan Türkiye, sabit kur rejimi uygulamasını rafa kaldırmıştır.
Norveç Varlık Fonu'ndan Türk Şirketlerine 1,3 Milyar Dolar Yatırım!
Sabit Kur Rejiminin Avantajları Nelerdir?
Sabit kur rejimi avantajlarından en fazla yararlanabilecek ülkeler resmi döviz rezervleri güçlü olanlardır. Bu tür devletler ekonomik hedeflerine ulaşmak için sabit kur rejimini tercih edebilir ve başarılı bir şekilde uygulayabilir. Spekülasyonlara bağlı olarak tetiklenen iktisadi istikrarsızlık algısını azaltmak ve ekonomik aktörlerin finansal geleceği öngörebilmelerini sağlamak sabit kur rejiminin sağladığı başlıca kazanımlardır.
Bu sistemi bir ülkenin ihracatta avantaj sağlamak istediği bir örnek üzerinden düşünebilirsiniz. Benzer şekilde döviz kurları ile enflasyon arasındaki ilişkiden olumsuz etkilenen bir ülkeden de söz edilebilir. Hem enflasyonu düşürmek hem de sermaye çekmek isteyen bir ülke için sabit kur rejimine geçmek avantajlı olacaktır.
Sabit Kur Rejiminin Dezavantajları Nelerdir?
Ulusal paranın ciddi ölçüde değer kaybetmesi, sabit kur rejiminin dezavantajları arasında yer alır. Eğer bir ülkenin merkez bankası, döviz kuruna müdahalede bulunabilecek kadar varlığa sahip değilse bu durum, kurlara olumsuz şekilde yansır. Döviz kuru oranı yükselirken ulusal paranın değeri düşer. Sistemin bir diğer olumsuz yönü enflasyona ve buna bağlı olarak dış ödemeler dengesizliğine yol açmasıdır.
Bir ülkede dövize talebi arttığında ya da yerel para üzerinde değer kaybı baskısı oluştuğunda merkez bankası çeşitli önlemler alabilir. Bu şekilde döviz satılarak piyasaya müdahale edildiğinde ülke rezervlerinin erimesi muhtemeldir. Üstelik merkez bankasının piyasada döviz satması reel para cinsinden likiditenin azalmasına yol açabilir, ekonomik büyüme sekteye uğrayabilir. Sabit kur uygulaması, aynı zamanda cari açığın artmasına da yol açabilir. Ülkedeki cari açığın sermayeye bağlı olarak finanse edilmesi finansal kırılganlığı artırabilir ve ekonomik krize neden olabilir.
Sabit Kur Rejimi Uygulayan Ülkeler Hangileridir?
Sabit kur rejimi uygulayan ülkelerin büyük bir kısmı, yaşadıkları krizler nedeni ile sistem değişikliğine gitmiştir. Bu devletler, dalgalı kur rejimine geçiş yapmıştır. Sabit kur sistemi, genellikle sermaye kontrollerinin hâkim olduğu ülkelerde görülür. Geçmişten bugüne sabit kur rejimi; Çin, Hong Kong, Bulgaristan, Türkiye ve Bosna Hersek gibi ülkelerde uygulanmıştır.