Likidite riski, finans kuruluşlarının bazen göz ardı ettiği fakat muhakkak farkına varmaları gereken bir olasılıktır. Bu riskle karşı karşıya kalan kuruluşlar ne yazık ki ileriye dönük hamleler yaparken iflas ya da haciz gibi ciddi problemlerle mücadele edebilir. Bu riske dair önlemler alınmadan önce “Likidite riski nedir?” sorusunun cevabının öğrenilmesinin faydası vardır.
Likidite riski; kuruluşların finansal yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlayan nakdi bulamamalarını ifade eder. Bu nedenle likidite riski yönetimi tüm finans kuruluşlarının etkin bir şekilde faaliyet sürdürebilmesi ve başarılarını devam ettirebilmesi için önem arz eder.
Likidite Riskinin Özellikleri Nelerdir?
Likidite riski, bir kuruluşun finansal yükümlülüklerini karşılayamaması durumunda ortaya çıkar. Bu durumda ilgili kuruluş, nakit para sıkıntısı çekecek ve belki de uzun vadeli yatırımlarını kaybetme riski ile karşı karşıya kalacaktır. Likidite riski, özellikleri bakımından incelendiğinde üç başlık altında toplanabilir. Bir işletme; bu risk ile aktif ve pasif vade dengelerini tutturamadığında, geri ödemeleri tahsil edemediğinde ve yüklü nakit çıkışı yapmak zorunda kaldığında karşılaşır.
Aktif – pasif vade dengesini tutturamamak, kuruluşların almış olduğu kredilerin süresinin toplanan mevduatın mühletinden daha uzun olduğu durumlarda ortaya çıkar. Vadesi dolan mevduat finans kuruluşundan çıktığı anda işletmede büyük bir nakit sıkıntısı oluşur.
Likidite sorununu ortaya çıkaran bir diğer neden de geri ödemelerin tahsil edilememesidir. Kuruluşun kasasına girmesi gereken para, paydaşlardan veya müşterilerden tahsil edilemediğinde işletmelerde büyük bir nakit ihtiyacı doğar. Aniden gelişen ihtiyaçlar doğrultusunda kuruluşun kasasından yüklü miktarda nakit çıkışının yaşanması da likidite riskine neden olabilir.
Net Nakit Pozisyonu En Güçlü 10 Şirket
Likidite Riski Nasıl Ölçülür?
Bahsi geçen durumlar göz önünde bulundurulduğunda işletmelerin aktif ve pasif dengelerini iyi kurması gerektiği sonucu ortaya çıkar. Kuruluşlarda yükümlülükleri yerine getirecek kadar nakit olması her zaman için likidite sıkıntısını aşmaya imkân tanır. Örneğin bir işletmenin kasasında 3 ay boyunca nakit sıkıntısını giderecek ve yükümlülükleri karşılayacak likidite olması, bu riskin az olduğunu gösterir.
İşletmeler belirli teknikleri ve hesaplama araçlarını kullanarak likidite riskini kontrol altında tutar. Bu noktada, likidite riski nasıl hesaplanır sorusunun cevabı merak edilebilir. Cari oran hesaplama, bu riske dair verilerin elde edilmesini sağlar. Bu, işletmelerin cari aktiflerinin ve pasiflerinin birbirilerine bölünmesi ile hesaplanır. Elde edilen oran, kuruluşların borç ödeme gücünün ve sermayesinin yeterliliğini gösterir.
Söz konusu risk hesaplanırken kullanılan diğer bir rasyo da likidite oranıdır. Bu, cari verilere nazaran çok daha hassastır. Kısa vadeli borç ödeyebilme kabiliyetini ölçen bu hesaplama, özellikle stokların nakit paraya çevrilmesinin uzun zaman alacağı varsayımına dayanır. Nakit oran da likidite riski hakkında fikir veren bir hesaplama aracıdır. Bu, nakit ve benzeri gelir çeşitlerinin kısa vadeli yabancı kaynaklara bölünmesi ile hesaplanır. Böylece kuruluşun, satışların düşmesi veya alacakların tahsil edilememesi durumunda kısa vadeli borçlarını ödeme kabiliyeti anlaşılır.