Finansal derinleşme (financial deepening), toplumun her kesiminin mali hizmet seçeneklerinden daha geniş anlamda yararlanmasını tanımlayan bir terimdir. Finansal derinlik (financial depth) olarak da isimlendirilen bu durumda, fonların reel kesime aktarılması söz konusudur. Bu çerçevede fonların arz-talep dengesi dâhilinde dağılması mümkün olur. Bir ekonomideki finansal enstrüman sayısının artması da derinleşme kapsamında ele alınır.
Finansal derinleşme nedir konusu üçüncü dünya ülkelerini yakından ilgilendirir. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde sermaye yetersizliği yaşanır. Böyle ülkelerde dışarıdan gelen yabancı sermaye ve portföy yatırımları, faizlerin düşmesini sağlayarak finansal derinleşmeye olumlu katkılarda bulunur. Bir ülkede bankacılık sistemi ne kadar tabana yayılmış ve finansal derinlik ne denli artmışsa piyasa da o ölçüde canlı hâle gelir.
Ekonomide finansal derinleşme kavramı 1970’li yıllardan sonra anılmaya başlanmıştır. Küresel ölçekte finansal sistemin yaygınlaşmaya başlaması bu konuda etkili olmuştur. Bu dönemlerde hükümetler finansal gelişmeleri ve faizleri kontrol altında tutarak istedikleri şekilde yönlendirmektedir. Böylece sektörlere kredi verilmesi ve devlet harcamalarına ucuz fonlar bulunması sağlanmaktadır. Fakat aynı nedenler, ülkelerin dış borçlanmalarını arttırmış ve bunun sonucunda da 1980’li yıllardan sonra liberal ekonomi politikaları benimsenmeye başlanmıştır.
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşen ekonomik reformlar sayesinde piyasa üzerindeki baskılar ortadan kaldırılarak daha verimli bir finansal sisteme geçilebilir. Bu sistemle birlikte de toplumun her kesimine daha geniş finansal hizmet seçenekleri sunulması imkânı ortaya çıkar. Finansal derinlik kavramı da bu şekilde kendini gösterir. Finansal derinleşme, yaratılan fonların reel kesime kredi olarak dağıtılmasına imkân tanıdığından ekonomik büyümeye katkıda bulunabilir.
Güçlü Sektörlerin Rasyolarına Göre Cazip Hisseleri
Bir ekonomide finansal varlıkların ve para arzının GSYH (gayri safi yurt içi hasıla)’ye bölünmesiyle elde edilen oranlar, derinleşmenin boyutları hakkında fikir verebilir. Ekonomideki finansal derinlik 5 parametre üzerinden gözlemlenebilir:
- Miktar: Sermaye piyasalarına ve parasal miktara bakılarak tespit edilir. Bu değer, para arzı araçlarının (M1, M2 ve M3) GSYH’ye oranlanmasıyla ölçülür.
- Yapısal Göstergeler: Bu değer, M2’nin M1’e bölünmesiyle elde edilir. Bu işlemden elde edilen değerin büyüklüğü oranında bir finansal derinleşmeden bahsedilebilir. M1 (Money 1); bir ekonomideki vadesiz mevduatların, nakit paranın ve çeklerin toplamıdır. M2 (Money 2), M1’e ek olarak kısa dönem vadeli ve tasarruf mevduatlarını da kapsar.
- Reel Faizler: Faiz oranlarının pozitif değerde olması bir ülke ekonomisinin durumu açısından son derece gereklidir. Faizler negatif bir değer taşıdığında bu durum tasarrufları da olumsuz yönde etkiler.
- Ürün Çeşitliliği: Piyasalarda fon talebinin oluşması çok miktarda ürünün varlığını gerektirir.
- Aracılık Maliyetleri: Maliyetler azalırken fonlarda benzer oranda bir artış gözlemlenir. Bu nedenle finansal derinliğin sağlanması için aracılık maliyetlerinin düşük olması önemli bir unsurdur.