Devalüasyon, sabit ya da yarı sabit kur rejimi uygulayan ülkeler tarafından başvurulabilen bir para politikası aracıdır. Kısaca devalüasyon tanımı, ulusal para değerinin diğer ülke para birimleri karşısında düşürülmesi olarak yapılabilir. Ödemeler bilançosu açık veren ülkelerde bu uygulama gerçekleştirildiğinde ulusal paranın dış satın alma gücü de düşer. Çoğunlukla iktisadi depresyon ile karıştırılan bu kavram, revalüasyonun tam tersidir.
Devalüasyon, ilgili para birimini kullanan ülkenin hükümeti ya da merkez bankası tarafından ekonomiye dışarıdan yapılan bir müdahaledir. Yerel para birimi değerinin diğer para birimleri karşısında belirli bir oranda düşürülmesi eylemi de devalüe etme olarak tanımlanır.
Normal ekonomilerde, piyasadaki paranın toplam kıymetlere eşit miktarda olması gerekir. Enflasyonun yüksek seyrettiği ülkelerde ise para arzı piyasadaki toplam kıymetlerin çok üzerindedir. Bu durumda merkez bankası karşılığı olmayan miktarda para basar. Devalüasyonda, öncelikle karşılıksız basılan miktar oranında paranın değeri düşürülür. Böylece para arzı ve toplam kıymet değeri eşitlenmeye çalışılır. Diğer yandan ulusal para değer kaybederken diğer döviz birimleri artış gösterir. Devalüe etme eylemi olumlu bir para politikası aracı olarak değerlendirilse de bu uygulamanın negatif sonuçları da bulunur.
En Yüksek Yıllık Kâr Büyümesi Açıklaması Beklenen Şirketler
Devalüasyonun Meydana Gelmesinin Nedenleri Nelerdir?
Sağlıklı ekonomiye sahip bir ülke, normal koşullarda millî parasının diğer döviz birimleri karşısında değer kaybetmesini istemez. Fakat bazı durumlar, ekonomik toparlanma açısından devalüasyonu zorunlu hâle getirebilir. Ulusal para biriminin devalüe edilmesinin en önemli nedeni, mevcut dış ticaret açığının dengelenme gereksinimidir.
Dış ticaret açığı, ithalat miktarının ihracatın üzerinde gerçekleşmesi durumunda ortaya çıkar. Bu durumda devalüasyon uygulanıp ülkenin satın alma gücü zayıflatılır. Ülkede üretilen mal ve hizmetlerin yabancı para birimlerinin alım gücünü etkileyecek şekilde artması durumunda da bu araç kullanılabilir. Enflasyonun uzun vadede kontrol altına alınamadığı dönemlerde, Uluslararası Para Fonu (IMF) müdahalesi ile paranın devalüe edilmesi söz konusu olabilir.
Devalüasyonun Etkileri Nelerdir?
Devalüasyonun etkileri ekonomide birden fazla alanda gözlemlenir. Ülke yönetiminin değer kaybeden para birimine müdahalesi, devalüe edilen oranda bir kayba daha neden olur. Bunu sonucunda da değer kaybeden ulusal para birimi, ülkenin makro ekonomik politikalarının seyrini değiştirir. İç ve dış satın alma gücünde meydana gelen değişiklikler, kurlara yansıtıldığında devalüasyonun etkileri piyasada da hissedilir bir duruma gelir.
Dış ticaret açığına denge arayışında; ithalat pahalı, ihracat daha avantajlı hâle gelirken enflasyon değeri artabilir. Paranın devalüe olmasından sonra cari açığın azaldığı gözlemlenirken ülke ekonomisinde bir durgunluk yaşanması da mümkündür. Bu da müdahalenin faiz artışına neden olacak bir etkisidir.
Devalüasyonun Sonuçları Nelerdir?
Yüksek cari açığın finanse edilmesindeki güçlüklerden kaynaklanan sorunların çözülmesi için parayı devalüe etme yoluna gidilir. Bu yöntem, ideal durumda döviz talebinin azalmasını ve cari açığın kapatılmasını sağlar. Fakat devalüasyon sonuçları açısından incelendiğinde hem olumlu ve hem de olumsuz durumlar söz konusudur.
Devalüasyonun Faydaları Nelerdir?
Devalüasyon faydaları bakımından ticaret ve üretimle ilgili bir dizi olumlu etkiyi tetikler. Bu uygulamanın sonucunda yabancı paralar değer kazandığı ve döviz kurları yükseldiği için ithalatın gerilemesi beklenir. İthalatın azaldığı bir ortamda ihracatın artırılıp özendirilmesi ve daha avantajlı hâle getirilmesi hedeflenir. Paranın devalüe edilmesinden sonra ihracat yapmak isteyenlere yeni fırsatlar sunulması muhtemeldir.
İhracatta artış ve ithalatta azalış sağlanmasının en büyük faydası, dış ticaret açığının kapanmasıdır. Ülkede üretim arttığında yerli mallar da bol ve ucuz hâle gelir. Bunun bir sonucu olarak yabancı yatırımcılara daha fazla mal ve hizmet satılabilecek piyasa koşulları oluşur. Mal ve hizmet fiyatlarının arttığı bir ekonomide devalüasyon, yabancı para birimlerinin alım gücünü aynı oranda yükseltmek üzere uygulanabilir.
Devalüasyonun Zararları Nelerdir?
Üretim yapısının büyük oranda ithala dayalı olduğu bir ekonomide devalüasyonun hedefine ulaşması zorlaşır. Böyle bir ortamda ticaret açığında denge kurulmaya çabalanırken ülkenin üretim kapasitesi hem ihracatı hem de artan iç talebi karşılamayaz. Petrole ve doğal gaza bağımlı bir ülkede, ithalat ekonomik daralmaya bağlı olarak kısmen azalsa da bu faaliyete ödenen döviz artmaya devam eder. Ayrıca fiyat düşüşlerine rağmen yerli ürünlere yeterli talebin olmaması beklenen ihracat artışını sağlamaz.
Para biriminin devalüe edilerek belirlenen değerinin olması gerekenin çok altında kalması, bu aracın hedefine ulaşmasına engel olabilecek unsurlardan biridir. Devalüasyon sürecinin iyi yönetilememesi, ekonomik sorunlara çözüm getirmek yerine zararlı sonuçlar doğurabilir. Geçtiğimiz yıllarda enflasyon-devalüasyon girdabına kapılan Venezuela’da bu durumun bir örneği yaşanmıştır. Ülkedeki enflasyon birkaç yıl içinde %500.000 gibi kontrol edilemez seviyelere yükselmiştir.
Türkiye’de Devalüasyon Örnekleri Nelerdir?
Devalüasyon nedir konusunu daha iyi kavramak için bu uygulamanın hayata geçirildiği örnekleri incelemek son derece yararlıdır. Bu araç gündeme geldiğinde; ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum, ithalat, ihracat, üretim ve tüketim dengesi ile dış borç yükü gibi faktörler dikkate alınmalıdır. Doğru zamanlamanın yanı sıra sürecin titizlikle yönetilmesi de çok önemlidir.
Bu uygulama, hızla yükselen enflasyonun kontrol altına alınamaması ve döviz cinsinden dış borç yükünün geri ödenmesinde güçlüklerin yaşanması gibi sorunları da beraberinde getirir. Tarihsel süreçte dünyanın pek çok ülkesinde olumlu ya da olumsuz sonuçlanmış devalüasyon örneklerine rastlama mümkündür. Türkiye’de bu yönteme pek çok kez başvurulmuştur. Ülke tarihinde yer alan üç büyük devalüasyon örneği bulunur.
İlk Devalüasyon
1946 yılında Recep Peker hükümetinin aldığı 7 Eylül Kararları sonucu gerçekleştirilen müdahalede, ABD dolarının fiyatı 1.29 TL’den 2.83 TL’ye çıkarılır. Devalüe edilen Türk lirası %40 değer kaybeder. Türkiye, 2. Dünya Savaşı’na katılmamış olsa da ekonomik dengelerin bozulmasından kaçınamaz. Bunda erkek nüfusun askere alınmasından kaynaklı olarak tarımsal gelirlerin ciddi ölçüde azalmasının rolü büyüktür. Maden ürünlerinden elde edilen gelirler artmasına rağmen alınan bu karar, o dönemde çok tartışılır. Müdahale sonrasında devlet giderleri ve bütçe açığı artar. Devalüasyonun amacına tamamen ters bir tablo oluşur. Döviz stoğu azalır, dış ticaret açığı artar, alım gücü düşer ve işsizlik yükselir.
İkinci Devalüasyon
4 Ağustos 1958 tarihinde Adnan Menderes hükümeti tarafından yapılan devalüasyon ile 2.83 TL olan ABD dolarının fiyatı 9 TL’ye çıkarılır. Demokrat Parti hükümeti 1950 ve 1960 yılları arasında liberal ekonomi politikaları uygular. Bu politikalar ihracatın gerileyip ithalatın artmasına ve bunun sonucunda dış ticaret açığının büyümesine neden olur. Enflasyonun yükselmesi, büyüme hızının düşmesi ve ABD’nin para desteğini kısıtlaması gibi nedenler, ekonomik krizi derinleştirdiğinde devalüasyon kararı alınır. Bu karar ihracat tıkanıklığını olumlu yönde etkiler. Fakat üretimin yetersizliğinden kaynaklanan ithalat ihtiyacı, büyük zorluklara ve fiyatlarda yükselişe neden olur. Türk lirasının dış piyasada sürekli olarak değer kaybetmesiyle ülke ekonomisi sarsılır.
Üçüncü Devalüasyon
Süleyman Demirel hükümeti tarafından 10 Ağustos 1970 tarihinde yapılan bu devalüasyon hareketiyle ABD doları 9 liradan 15 liraya çıkar. 1978 yılına kadar ufak devalüasyon hareketleriyle devam eden sürecin sonunda 1 USD’nin karşılığı 19 TL olur. Bu kararın alınmasında millî sermayenin yetersizliği, ihracat artışının ithalata yetişememesi ve fiyat istikrarsızlığı gibi koşullar etkilidir.
Türk lirası için %66 değer kaybı yaratan üçüncü müdahale de beklenen dönüşümü gerçekleştirmez. İhracatı artırmaya yönelik faaliyetler, yabancı ülkelerde yaşayan vatandaşların dövizlerini Türkiye’ye getirmesi ve turizm gelirlerinin artması gibi olumlu etkiler hedeflenen istikrarı sağlamaz. Önceki uygulamalara benzer şekilde Türk lirasının değerinin sürekli düşmesi, iç piyasada fiyat istikrarsızlığı ve vergi yükü gibi sorunları beraberinde getirir.